Kış geldi kış gitti yani bu sene de yaz bitti çay var bisküvi var çokoprens var elimin altında bilgisayar var ekranda çizik var aklımda ne var yoksa bilmem ki kim ki duk? Nereden geldik nereye gidiyoruz kelimeler kelimelerle bilmem ne yapıyorlar yaptıklarını bilsem de söylemem; zaten ancak bilmediklerimdir bildiklerim ve bilemeyeceklerimdir bileceklerim.
Böyle zırvalarken, zırvadan zırvaya zıplarken zannetmeyin ki zihnimde z’nin zorlamaları zortluyor. Zorlananlar zorlayanların zorlamasıyken zekamın zincirleri zangırdıyor zarıl zarıl. Zakkumların zayıflayan zarları zırtlarken zorla zekasını zeytinyağlayan zihnisinirler zayıflıyorlar...
İşte bu gibi düşüncelerin bilgisayar ekranındaki izdüşümlerini bir araya getirince ortaya çıkan şekil, beni kendimden alıp kendime veriyor. Kendi kendime gebeyken gözlerimin ardında yitip giden nice fikir aklımdakileri yeterince hızlı bir şekilde parmaklarıma aktaramadığımdam ötürü bana sitem ediyor. Sitemkarlar silsilesi altında boğulmamak için son bir çabayla abanıyorum klavyeye, fakat o da ne? Klavyenin üzerinde “Home” tuşu ışıldamaya ve birşeyler mırıldanmaya başlıyor “Ev gibi yer yok...Ev gibi yer yok...”. Bir tek kırmızı ayakkabıları yok keratanın. Neyse şöyle sertçene kafasına vuruyorum susuyor...susma sustukça sıra wikileak’e gelecek...
2 Aralık 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)