10 Kasım 2009 Salı

BURADASINIZ ( YOU ARE NOW HERE)

Geldiniz girdiniz yine beynimin içerisine. Beynimin kıvrımlarında dolaşırken siz, beyin sinapslarımdan çıkan elektrikleri döküyorum yollarınıza ama dikkat edin yolunuz bilinç altıma düşmesin yoksa çıkmanız biraz zor. Bilinç altı insan beyninin en karanlık dehlizlerine ev sahipliği yapan bir bölgedir. Buraya her baba yiğit giremez. Bu anlamda Freud’u rahmetle anmak isterim, toprağı bol olsun. Bu bağlamda her dil sürçmesinin, her rüyanın bilinç altında bir karşılığı bulunduğunu söyler Freudyen yaklaşım.

Yani siz Ankara diyecekken Antakya demişseniz emin olun Antakya’daki bir şeyle/kişiyle/işle ilgili bir sorun vardır kafanızın bir köşelerinde. Tabi şimdi yeri gelmişken söylemekte fayda var; zamanında gaflarıyla meşhur Tansu Çiller'in bir türlü “halüsinasyon” kelimesini telaffuz edememesinin de bu bağlamda bir karşılığı olabilir belki veyahut kafasında o kadar çok tilki dolaşıyordu ki kadının kelimeleri birbirine karıştırması normaldi, tabii bunu bilemeyeceğiz hiçbir zaman. Tansu Çilleri tarihin tozlu sayfalarına geri koyduktan sonra gelelim yine beynimizin kıvrımlı patikalarında süren yolculuğumuza. Bilinçaltının çeşitli katmanlarından oluşan bir denizde yüzen ego, süperego ve id kütlesine tutunabilirseniz ne âlâ. Yoksa girdaplarla dolu bu denizde boğulmanız işten bile değil. Hayatınız boyunca bastırdığınız ya da bastıramadığınız her şeyin bu bilinçaltında bir izi olduğu düşünüldüğüne göre artık siz tahmin edin ne kadar boğucu bir ortamdan bahsettiğimi. Ego, id ve süperego’dan oluşan kütle ise bu bilinçaltı denizinden beslenir ve üçü arasındaki mücadele sonucunda siz ortaya çıkarsınız. Ta-daaa! Benliğinize hoş geldiniz. Hayatta başarılar! Şimdi beni beynimde yalnız bırakıp gidin lütfen.


Ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir - Freud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder