14 Mayıs 2009 Perşembe

BİLİNÇ AKINTISI

Düsünceler, düsünceler, düsünmemeceler, unutmalar…Bir karar yok ve yok bir eylem, gözümü kapatınca karanlık ve açınca etraf kalabalık. Insanlar kaba, insanlar hantal, insanlar katil ve insanlar mâktûl. Niye kavga, yine kavga, hep kavga. Insanlar ölmese ve öldürmese. Niye akıtmalı insan kanı? Hiç simdiye kadar bir damla bile insan kanı çare olmus mudur herhangi bir derde? Niye kardes kardesi öldürür Habil ve Kabil'den beri? Hiç mi umut yok insanlık için? Yoksa hep yalan hep dolan hep dalavere mi? Yoksa tüm insanlıgın kardes oldugu hikayesi koskoca bir yalan mı? Hep bana hep bana diye diye oldu insanlar koca bir dana. Anlamsız bos gözlerle akıp giden endeksi tren gibi izliyorlar. Insanlık sattı ruhunu tüketmeye. Tükettikçe biten dünya kaynakları degil aslen insan kaynakları. Umutsuzluk var içimde insanlıga dair ve kendimden huzursuzum. Baska bir paralel evrende baska birisiyim, buraya ise silik bir iz-düstüm. Insanlar kendi bedenlerinden mütesekkil kapsüller içerisinde zamanda yolculuk ederlerken zaman dısarıda akıyor hiç durmamacasına ve zamandan yana kuraklık olmadı hiç. Hep çok zamanımız var sanırken o zaman yetmiyor hiç bir seye. Zamansızlıktan ölen yok ama zamanı biten çok. Degismeyen tek sey degisimin kendisidir demis Herakleitos; ancak degisimi de degistirebilenler hükmederler zamana…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder